Monday, November 06, 2006

Yanılgı…


Kendi biricik varlığımıza öylesine yoğunlaşıyoruz ki bazen, etrafta olup bitenlere sağırlaşıyoruz. Sanıyoruz ki, dünya yalnız bizim için dönüyor. Güneş, yalnız bizi mutlu etmek için doğuyor. Gece, yalnız bizim hüznümüzü örtüyor.

Yanılgı…

Varlıklarıyla bizi heyecanlandıran, iyilikleriyle yüreğimizi yatıştıran insanlar var. Az ya da çok. Bizim yanımızda, uzağımızda ama mutlaka bizim dünyamızın içinde, bizimle bir şekilde ilintili olan. ', 'Dünya onların da etrafında dönüyor, yıldızlar onların dilekleri için de kayıyor.

Bizim onları, hatta yalnız onları da değil kimseleri görmez olduğumuz zamanlarda; onlar da tam bizimle sosyalleşmeyi, normalleşmeyi umuyordur. Ama biz o denli sağır ve körüzdür ki, dışımızdan gelen hiçbir sesi duymaz, hiçbir görüntüyü ayırt edemeyiz. Varsa yoksa biz, benliğimiz, kendi derinliğimiz…

Böyle daldığım bir anda ben de kendime, uyandım. Baktım ki hayal kırıkları birikmiş sağımda, solumda. Zehirli sarmaşıklar boy atmış, kendilerinden başka hiçbir canlıya yaşam hakkı tanımayan otlar sarmış özenle baktığım arka bahçemi. “Huzur mu istiyordun, işe koyul!” dedim kendime.

İşinin ehli hamarat bir bahçıvan gibi yolmaya başladım otları. Zehirli sarmaşıkların kökünü birer birer kestim. Etrafa dağılmış kırık hayal parçacıklarını topladım, yaraları yeni iyileşmiş ellerimi tekrar kanatmamaya özen göstererek. Beyaz güllerime yer açtım yeniden!..

Yaşamın herkes için zor olduğunu biliyorum. O kadar kolay ki, siz her şeyin yolunda olduğunu sanırken tökezleyip düşmek. Birdenbire çevrenizden hayat çekiliverir, ölümü çağırır her çığlığınız. Başarısızlık kuşatır sizi, sanki her şey aksi gider. Elinizde kalır uzandıklarınız…

“Bu kadarı fazla!” dersiniz, ağırlaşmış gövdenizi taşımakta zorlanan güvensiz bacaklarınız titrerken. Kalabalıkların neşe içinde gülüşmeleri çarpar inadına gözünüze. Herkes mutludur sizden başka. Ama neden siz?!.

Öyle yalnızsınızdır ki ve öyle çaresiz. Yapabileceğiniz hiçbir şey yoktur. İşin kötüsü yeniden başlayacak enerjiniz de tükenmiştir artık. Başınız dönmeye başlar. Hızla dipsiz bir karanlığın içine doğru çekildiğinizi hissedersiniz. Teslim oldunuz. Yenildiniz. Kaybettiniz. Artık bitti!

Derken…Bir insan nefesinin sıcaklığı kuşatır çevrenizi. Güven veren bir elin uzandığını görürsünüz. El yaklaşır, kanı çekilmiş parmaklarınızı kavrar. Bilmediğiniz, ummadığınız bir enerjinin ruhunuzla birlikte tüm bedeninizi kuşattığını duyarsınız. Dosttur size enerjinizi geri veren el. Yüzünü hiç görmeseniz de yanınızdadır ya, bu bile yeter!..

Hızla uzaklaşır teslimiyet duygusu sizden. Yeniden dersiniz, yeniden deneyeceğim. Yenile yenile yine, yenilene yenilene deneyeceğim. Bu benim yaşamım. Ve ben ona sahip çıkacağım. Biliyorum ki artık yalnız değilim!..

Arka bahçeleri ihmal etmemek gerek. Günün yirmi dört saati aynada kendini seyreden, yaşamı gözünden kaçırır. İçinizde aradığınız huzur, belki hemen yanınızdadır. Yeter ki görmeyi bilin, kapatmayın sıkıca kulaklarınızı. Bilin ki bazen önemsemediğiniz bir el, işte bu işlere de yarar…

No comments: