Monday, November 06, 2006

KARMA FELSEFESİ

Kadim Yahudilik

İbrani tarihçi Josephus, Yahudiler arasında üç felsefe tarikatı bulunduğunu belirtir. Bunlar, Esseniler, Farisiler ve Saddukiler olarak adlandırılır. Saddukiler beden öldüğünde ruhunda öldüğüne inanmaktaydı; ancak hem Esseniler hem de Farisiler tekrar doğuşa inanmaktaydı.

Philo Judaeus (i. ö.  20-i. s.  54) DeSomniis''te şöyle der: "hava ruhlarla doludur. Dünyaya en yakın olanlar diğer bedenlere dönmek üzere, onların içinde yaşamayı arzulayarak fani bedenlere bağlanmak için alçalırlar. " ', 'Kabala, İbrani kutsal metinlerinin ardında gizlenen bilgeliği temsil eden kutsal bir metindir. Orta Çağın rabbileri tarafından, daha eski doktrinlerden çıkartılmıştır. Tekrardoğuş Kabala''da sık sık görülür ve Hassidilikte daha da geliştirilmiştir. Bu öğretilere göre tüm insan ruhları ilk insandan (Adem Kadmon) gelen ortak bir kökene sahiptir. Adem''in ruhunun (nitzotzoth) parçaları, her bir tekil ruhu oluşturur. Adem''in ilk günahı, üst ve alt ruhları bir karışıklığa sokmuştur. Bunun sonucunda, her ruh tanrıya dönmeden önce bir dizi bedenlenmeden geçmelidir.

Kadim Yahudiler Musa''nın, Adem oğlu Habil''in yeniden bedenlenişi olduğuna inanırlardı. Mesihleri ise Adem''in ta kendisinin ikinci kez bedenlenişiydi, ki zaten Davud olarak ikinci kez gelmiştir.

Roma

Şair Ennius Romalıları Karmayla tanıştırdı. Kayıtlar adlı eserinde Ennius, Homer''in kendisine bir rüyada göründüğünü ve ona, kendilerinin bu iki bedenin aslında aynı ruha sahip olduğunu söylediğini anltır. Virgil (i. ö.  70-19) Aenid''de şöyle der: Tüm bu ruhlar, bin yıl boyunca öteye göçtükten sonra, büyük bir düzen içindeki ilahi olanlar tarafından, Lethean nehrine çağrılırlar. Bu yolla önceki dünya hayatını unutur hale gelirler ve canlı bedenlere tekrar dönmeye istekli, dünyanın kapalı alemlerini tekrar ziyaret ederler.

Hristiyanlık

Origen adlı ilk dönem Hristiyan filozofu (i. s. 185-254), tarihçiler tarafından kilisenin kurucu babalarının en önde geleni olarak düşünülmektedir. Contra Celsum adlı eserinde, Origen şöyle der: Her ruhun belirli gizemli sebeplerden dolayı bir bedene girdiği ve daha önceki fiillerine göre girdiği, mantığa son derece uygun değil midir? Yapısı gereği maddi ve görünür olmayan ruh, o yerin yapısına uygun olan bir bedene sahip olmadan hiçbir maddi yerde mevcut olamaz, buna göre, bir zamanlar gerekli olup da şimdi çıkardığı bedeni şu anki değişmiş halinde yeterli olmadığından, bir ikincisi ile değiştirilir.

Aziz Agustine (i. s. 354-430) Contra Academicos''unda,  Eflatun''un tekrardoğuşunu şu şekilde anlatır: En saf ve tüm felsefelerin en parlağı olan Eflatun''un mesajı en azından hatanın karanlığını dağıtmış ve artık esasen Plotinus''ta parlamaktadır. O, Eflatun''un, üstadına o kadar çok benzeyen bir takipcisidir ki insan onların birlikte yaşadıklarını ya da onları ayıran uzun bir zaman süresi olduğundan-Eflatun''un Plotinus''ta tekrardoğduğunu düşünmektedir.

İsa''nın ölümünden 500 yıl kadar sonra Hristiyan doktrini, özelliklede ruhun yeniden mevcudiyeti meselesi üstünde birçok tartışma ortaya çıkmıştır. Karanlık çağlar boyunca, tekrardoğuş doktrini gizlenmiş ama neyse ki kaybolmamıştır. Aykırı Hristiyan gruplar reenkarnasyon ve Karma kavramlarını Batıda canlı tutmuşlardır.

İ. S.  529 da İmparator Jüstinyen Atina''daki Yeni-Eflatunculuk okulunu kapadı ve Yeni Eflatuncuların geri kalanını sürdürdü. Yaklaşık bin yıl kadar aykırı Hristiyanlar hariç, reenkarnasyon kavramı Hristiyan Avrupa''da gözden kayboldu. 15.  yüzyılda Floransa/İtalya''da Medici sülalesinin koruması altında Eflatun''un öğretileri ve reenkarnasyon kavramı yeniden canlandı.

George Gemistus (1355-1450), Eflatun''u Batı dünyasına yeniden takdim eden kişi olarak tanınır. Gemistus şöyle yazar: Biz, ruhlarımız ölümsüz ve ebedi kalır. . . fani bir zarfa bağlanarak, tanrılar tarafından şimdi bir bedene sonra bir başkasına, insan mizacındaki fani ve ölümsüz öğelerin birliği bütünün birliğine katkıda bulunabilsin diye yollanır.

Birleşik Devletler''de Teozofi

Ondokuzuncu yüzyılın son çeyreğinde, New York kentinde BayanH. P. Blavatsky, Albay H. S.  Olcott, William Q.  Judge ve diğerleri tarafından Teozofi Derneği kuruldu. Bu derneğin kuruluşu, modern Batı dünyasında reenkarnasyon ve ilgili kavramların araştırılması ve incelenmesi için ilk yaygın hareketi işaret etmekteydi. Bu hareket din, felsefe ve psikolojinin bir sentezini sunmaktaydı.

Doğuda tekrardoğuş, tekrardoğuş çemberinden olabildiğince çabuk kurtulmak ve nirvanaya varmak için bir araç olarak düşünülmekteydi. Batılılar dünya hayatına dönüşü bir kefaret ya da kişinin kendini saf olmayan şeylerden arındırması olarak düşünmekteydi. Teozofistler reenkarnasyonu, sonsuz bir evrende büyüme ve gelişme için sonsuz olasılıklar olması gerektiğini öne sürerek, tekamülün evrensel kanunu olarak görmekteydi. Dolayısıyla kişinin, yeni tekrardoğuş çemberlerine olan ihtiyacı hiç tükenmezdi. H. P. Blavatsky (1831-1891) görüşlerini şöyle dile etiriyor:

Metampsikoz(reenkarnasyon) doktrini bilim adamlarınca alay edilerek ve ilahiyatçılarca reddedilerek karşılandı; ancak, maddenin tahrip edilmezliği ve ruhun ölümsüzlüğüne uygulanışı daha uygun biçimde anlaşılabilseydi bunu yüce bir kavram olduğu algılanabilirdi.

TEKRARDOĞUŞ ve KARMAYI ÖZETLERSEK

Karma "etki" veya "tepki" anlamına gelir.  Bunu tanımlamanın bir diğer yolu da karmayı sebep ve sonuç olarak anlatmaktır.  Diğer dinler gibi, Hristiyanlarda,  "Başkalarına,  size davranılmasını istediğiniz biçimde davranın" derler.  Hristiyan felsefesi bu sebep ve sonucu tek bir hayat süresince meydana gelirmiş gibi ele almaktadır.  Karma ve tekrardoğus takipçileri ise bunu hayattan hayata taşırlar.

Karma kanunu herhangi bir tekil varlığının belirli bir hayat süresine, kendi karmik çemberini en iyi biçimde kullanmak üzere,  kesinkes belirli şartlar ve kesinkes belirli yetenekler ile doğduğunu belirtir.  Bu nitelikler, önceki bedenlenmelerin sonucudur.

Karşılık (telâfi) kanunu bütün karmik çembere hükmeder.  Dolayısıyla ruh, daha önceki hayat sürelerinin olaylarından bu hayat süresince yararlanabilir veya ıstırap çekebilir.

Karma kanununun,  öğrencileri için çok avantajı vardır.  Bu ortamı hak etmiş gibi görünmeyen insanlar tarafından deneyimlenen hayal kırıklıkları ve engeller için bir anlayış sunmaktadır.  İkincisi, İsa''nın ve diğer tüm dinsel liderlerin öğretileri için daha bilimsel bir açıklama sunmaktadır. Üçüncüsü,  bencil,  düşüncesiz ve zararlı fiiller için bir men edici yan taşımaktadır.  Dördüncü olarak da kanun,  düzen ve bir ahlâki amaç anlayışının hüküm sürdüğü düzenli bir evrene inanmayı sağlamaktadır.

Tekrardoğus ve karma hakkındaki en cazip niteliklerden biri,  yeni hayatlarda mücadelelerle karşılaşma fırsatı ve kişinin kendi kaderi üstünde büyük ölçüde kontrol edinmesidir.  Bu da,  sebep ve sonuç kanunları üstüne dayanan bir tekâmül kavramı olarak "Ne ekersen,  onu biçersin"dir.

Bruce Goldberg

No comments: