Monday, November 06, 2006

Yaşamın Hediyeleri


Şu anda olduğunuz noktayı düşünün. Yaşamın içinde bulunduğunuz noktadan filan bahsetmiyorum, fiziksel olarak, hatta coğrafi olarak bulunduğunuz yeri  Büyük ihtimalle ya evde, ya işyerinizde bilgisayarınızın başında oturuyorsunuz. Bulunduğunuz enlem ve boylama nasıl geldiniz? Bu sabah uyandığınızdan beri yaptığınız hangi tercihler sizi buraya getirdi?', 'Peki daha önce? Örneğin bundan birkaç hafta önce verdiğiniz hangi karar sizin burada olmanızı sağladı acaba? Belki de bundan üç gün önce evde oturmayıp da arkadaşınızın davetini kabul etseydiniz, gittiğiniz restoranda hemen arkanızdaki masadaki burnu kırmızı adamın hapşırması sonucu ortama saçılan grip mikropları yüzünden şimdi evde hasta yatıyor
olacaktınız.

Peki ya daha önce verdiğimiz kararlar, sağa değil de sola dönmeler, şimdi değil de on dakika sonra çıkmalar, evden çıkmışken bir şey unutup geri dönmeler? Ve hatta üzerinde düşüne düşüne verdiğiniz kararlar? Bir de başınıza gelen olaylar, ve onların sonucunda verdiğiniz kararlar...

Bu noktaya gelmek için, ister coğrafi, ister psikolojik, ister yaşam durumu olarak nasıl uğraştığınızın farkında mısınız? Burada olmayı mükemmel biçimde zamanladığınızın farkında mısınız? Bu yazıyı şu anda okuyor olmak için çok uzun bir yoldan geldiniz, yorulmuş olsanız gerek.

Dönüm noktaları

“Hatırla” ve “Yuvaya Dönüş” adlı mükemmel kitapların yazarı Steve Rotler, aylık bülteninin son sayısında bu konuya değinmiş. Başımıza gelen her olay, her dönüm noktası, acı ve tatlısıyla bizi bu ana getirdi. Bazı çok iyi sandığımız olaylar daha sonra hiç ummadığımız
sonuçlar doğurdu, bazı felaketler ise yaşamımızda başımıza gelen en iyi şeyler oldular. Ve hepsi, kolektif bir biçimde, sizi buraya, şu ana, şimdiye, şu anda olduğunuz kişiye taşıdılar. Ve bütün bu anlar, olaylar, size çok değerli hediyeler verdiler. Size şu anınızı verdiler.

Size benim yaptığım ve çok yararlandığım bu alıştırmayı paylaşmak istiyorum. Bu alıştırmaya dört gününüzü ayırın. Üç gün boyunca, beş – on dakika bile olsa, oturun ve yaşamınızı değiştiren olayları, tercihleri, kararları yazın bir kağıda. Her gün kısa da olsa bir zaman ayırın.

Dördüncü gün, her olayın içerdiği hediyeleri, bu olaylar olmasaydı yaşamınızda elde edemeyeceğiniz fırsatları, büyüme ve gelişme olasılıklarını  başta ne kadar olumsuz gözükseler bile bu olaylar sayesinde kazandığınız değerleri yazın. Sonra bu olayların gerçekleşmesinde rol oynayan insanları yazın yanlarına. Bu insanların size verdiği hediyelerin farkında mısınız? Bu insanlar, sizin şu anda olduğunuz insan olmanızda, bulunduğunuz yere gelmenizde ne büyük rol oynamışlar, görüyor musunuz?

Eminim ki bu deneyimlerden bazılarını yaşamayı hiç istemediniz. Hatta bazıları size acı verdi. Ama fark etmeniz gereken şey, bu çok acı gibi gözüken olayların size sağladığı o kadar fırsat ve hediye var ki! Ancak bunu görebilmek için zaten gerçekleşmiş ve sizin ne yaparsanız yapın
artık var olduğu gerçeğini değiştiremeyeceğiniz bu olaylara direnmeyi bırakmanız, onları kabul etmeniz, ve her ne kadar onların olmamasını tercih ettiysek de, bu olayların yarattığı iyilikleri de görmeye çalışmamız gerekiyor.

O kurtulmaya, hatta saklamaya çalıştığınız, yokmuş gibi davrandığınız acınız var ya... Onu ancak bu şekilde iyileştirebilirsiniz. Ondan saklanmaktan vazgeçin. Deneyimle kavga etmeyi bırakın. Önce acıya evet deyin, sonra onun size verdiği mesajları kabul edin. Size sağladığı
fırsatları görün. Eğer bunu yapmaya direniyorsanız, kendinize şu soruyu sorun: “Neden acımdan vazgeçmek bu kadar zor benim için?”

Tabi sadece zor deneyimlerden bahsetmiyorum. Bazı deneyimler, hatta bir çoğu daha baştan keyifli olabilir. Veya en zor anınızda, hiç ummadığınız biri size yapılabilecek en büyük yardımı yapmış, en önemli desteği vermiş olabilir; belki de küçücük bir gülümseme, bir dokunuşla. Veya ne dediğinin farkına varmadan öyle bir laf etmiştir ki dünyanız değişmiştir. Bütün bu insanları listenize eklemeyi unutmayın.

Hediyeleri paketleyin...

Malum yılbaşı önümüz, kimlere, ne yılbaşı hediyesi vereyim diye düşünüyorsanız... İşte size bir liste. Verebileceğiniz tek gerçek hediye ise  onların size verdiği hediyeleri geri vermek, yani onlara sevgiyle teşekkür etmek. Çünkü her hediye, aslında onu verene aittir. Ve
verdiğimiz her hediye  o hediyenin bulunduğu yeri bizden bir parça yapar. Yaşamınızdaki olaylardan almış olduğunuz hediyelere, vereceğiniz sevgi dolu teşekkürlerle yanıt verin  bir anlamda onları geri verin, ve artık özgürleşin.

Bu teşekkürler kısa bir telefon konuşması, bir e-posta mesajı, ufak bir kart olabilir. Eğer vefat etmiş biriyse, veya ulaşamayacağınız bir insansa, ona zihninizden de teşekkür etmeyi deneyebilirsiniz. Her verdiğiniz hediyede daha da özgürleşecek, daha da hafifleyecek, daha da
zenginleşeceksiniz. Çünkü verdiğiniz teşekkür ve sevgi, size fazlasıyla geri dönecek. Biliyorum, çünkü denedim!

Bu haftaki ödevimiz, yaşamımızı etkileyen insanlara şu anki bize yaptıkları katkı için teşekkür etmek.

www.marfields.com dan alıntıdır..

No comments: