Monday, July 24, 2006

Anladım

Reiner Maria Rilke, birgün derin düşüncelere dalmış olan Rodin'in yüksek bir şükran duygusuyla ağzından "Anlamaya başlıyorum" (Je commance á comprendre) sözcüklerinin döküldüğünü söyler.
Rodin sözlerine şöyle devam etmiş:
- "Bunun da nedeni, bir şeyi anlamak için yoğun çaba harcamamdır; bir tek şeyi anlayan, her şeyi anlar çünkü."
Anlamak, pek öyle sanıldığı kadar bir çırpıda kendisine ulaşılıveren bir hâl değildir; meşakkat ister, yorulmak ister, yoğun çabalar sarfetmek ister. Herhangibir şeyi anlamaktan söz etmiyoruz; bilâkis bir şeyi anlayıp anlamadığımızdan emin olmayı kastediyoruz; "anlamaya başlıyorum" diyecek denli derin bir kavrayış hâlinden, eşyanın hakikatini anlayıp kavramaktan söz ediyoruz.
Bazen anlarsınız, ifade edemezsiniz; bazen de ifade edersiniz ama ifade ettiğinizin ne anlama geldiğini bilemezsiniz.
Anlamak bir hâldir ve bu hâlin bile kendi içinde bitimsiz mertebeleri vardır. Tamam, doğru anlıyorsun, ama acaba hangi mertebede?
Anladığını zannettiğin nice şey vardır ki daha yukarı mertebelerde o 'anlayış' -kelimenin tam anlamıyla- 'anlayışsızlık' olarak görünür sana. "Güya ben de anladığımı zannetmiştim" dersin. Anlamadığını anlamamışsan, nice anlayışın bir adım sonra anlayışsızlığa dönüştüğüne hiç tanık olmamışsan, bu tür açıklamaları "işi yokuşa sürmek" şeklinde yorumlamaktan kaçınamazsın; anlamanın, bilmenin bir ayrıcalık gerektirdiği hakikatine tahammül edemezsin.
Herkesin 'ilim' sahibi olması gerekmediği gibi, herkesin her ilmin sahibi olması da gerekmez. Bilinecek olanlar çok, zaman ve imkânlar ise kısıtlı. "Bilmediklerimizi bilenlere sorarak veya yazdıklarını okuyarak öğreniriz" tesellisi fevkalâde aldatıcıdır. Niçin? Çünkü herkesin her şeyi bilmesi ve anlaması gerekmez. Nasibi de olması gerekir; yani bilmeyi istediği şey'le arasında bir nisbetin, bir oran ve orantının bulunması da gerekir. Arada nisbet yoksa, tâlibin nasibi de yok demektir. Önce nisbet kurulmalı, nasib gelmeli, ardından da anlama/bilme hâli beklenmeli...
Tasavvuf metinlerini alıp eve yığmak, gelişigüzel o sayfalarda dolaşmak, beylik bir iki alıntıyla bu işlerden anlıyormuş gibi davranmak nefse güzel görünen aldatıcı hâllerdendir ve fevkalâde zararlıdır, hatta tehlikelidir.

No comments: